90’lı yıllarda duymaya başladığımız ve zamanla önemli bir kavram haline gelen Duygusal Zeka becerisi, kişinin başarılı ve mutlu bir hayat sürdürebilmesi için sahip olması gereken önemli bir beceridir. Yapılan araştırmalar belirli bir IQ düzeyinin tek başına kişiyi başarıya götürmek için yeterli olmadığını, kişinin duygularını anlama ve yönetme becerilerine de sahip olması gerektiğini tartışmasız olarak göstermiştir. O halde diyebiliriz ki aile ilişkileri dahil yaşamın tüm alanlarında başarılı olmamız, IQ’dan ziyade, duygusal farkındalığımıza ve duyguları yönetme becerimize bağlıdır.
Duygusal Zeka kitabının yazarı Daniel Goleman’a göre IQ’nun hayattaki başarıya katkısı en fazla % 20’dir. Geri kalan % 80’ini belirleyen başka etkenler vardır. Bunlar; çevremiz, sosyal yaşantımız, duygularımız, hissettiklerimiz ve onlara ne kadar gem vurup ne kadar akışına bıraktığımızdır. Goleman duygusal zekayı, özbilinç, azim, dürtülerini frenleme, başkalarının duygularını paylaşabilme ve empati gibi özellikleri içeren bir zeka olarak tanımlıyor.
Duygusal Zeka Becerisi
Duygusal Zeka becerisi doğuştan gelen bir özellik değildir. Özellikle çocuklukta yaşanan duygusal deneyimler ve anne baba tutumları kişinin davranış şeklini belirlemede önem teşkil eder. Aynı zamanda bu bilgi bize ailenin ilk duygusal dersleri veren bir okul olduğunu da gösterir. Çocuk öncelikle anne babanın kendi duygularını nasıl ifade ettiklerini, nasıl davrandıklarını ve bunu da kendisine nasıl yansıttığını onları izleyerek öğrenir. Sonra kendi yaşadığı duygulara ailesinin verdiği tepkiler sonucunda zamanla duygularını anlayan ve yöneten bir birey ya da duygularının esiri olmuş bir birey olur.
Ebeveynlik ve Duygusal Zeka Becerisi
Yanlış ebeveyn tutumları çocuğun duygusal zeka açısından zayıf kalmasına sebep olur. Örneğin, çocuğun yaşadığı bir problemi önemsememek ve geçiştirmek, çocuğun kendini ifade etmesine izin vermemek ya da çocuğun yaşadığı öfke, üzüntü gibi olumsuz duygulara karşı anlayışsız davranmak, hatta bu sebeple çocuğa kızmak gibi empatiden yoksun davranışları örnek verebiliriz.
Diğer taraftan duygusal zekaya sahip olan ebeveynlerin empati yetenekleri gelişmiştir. Çocuklarına karşı empatik olmaları onların ihtiyaçlarını iyi anlamalarını sağlar, bu sayede de çocuklarının duygusal ve zihinsel gelişimlerinde önemli rol oynarlar. Çocuklarıyla doğrudan ilişkilerinin yanı sıra ebeveynlerin kendi aralarındaki ilişkide kendi duygularını anlama ve yönetme becerisi çocuklar için önemli bir öğretidir.
Yapılan araştırmalarda duygusal zekası becerisi yüksek olan ebeveynlerin çocuklarına karşı daha fazla sevgi gösterdikleri, çocukları ile daha iyi iletişim kurdukları, aile içindeki kuralları ve sınırları demokratik bir şekilde belirledikleri gözlenmiştir. Duygusal zekası yüksek ailelerin çocukları da kendi duygularının farkında olan, duygularını ifade edebilen ve bunun sonucunda ortaya çıkan davranışları yönetebilen bireylerdir. Ayrıca sosyal açıdan da başarılı, arkadaşları tarafından sevilen kişilerdir. Bunun yanı sıra, özellikle yoğun strese maruz kaldıklarında üstesinden gelebilen, ne kendilerine ne de çevrelerine zarar verecek davranışlarda bulunan kişiler olduğu gözlenmiştir.
Bu bilgiler bize başarı ve mutluluk için IQ’nun tek başına yeterli olmadığını tekrar hatırlatıyor ve duygusal zekayı geliştirmenin önemini vurguluyor.
Hande Tulunay
PCC, Eğitim Direktörü
Bir önceki yazımız olan Değişim ve Koçluk başlıklı makalemizi de okumanızı öneririz.