Koç’luk tanımı eğitime başlamadan önce benim önyargı ile yaklaştığım bir kavram idi.
Ah bu ben 🙂 Fakat baktığımızda eğitim en başta da önyargılarımı kırdı zaten. İlk gün hocamız “buradan bambaşka biri olarak çıkacaksınız” dediğinde ben içimden “hadi canım sende” diyordum. Eğitimin bitiminde geldiğim noktada ise bana en büyük katkılarından birinin “yargısızlık” ve “buzdağının ardında ne var, onu bulmaya çalış” oyununa döndü yaşamım diyebilirim. Sanırım biz insanların en büyük derdi bu. Kendi oluşturduğumuz yüzeysel çerçeveler de karşımızdakini o çerçevenin içine oturtmak! Eğitim bu anlamda beni bu dar çerçevelerden kopardı. Bir insanı “gerçekten duymaya ve böylelikle anlamaya çalışmak” ne büyük bir yaşam sanatı imiş meğer, onun farkındalığını kazandırdı. Koçluk eğitimi benim herkese yaşamsal temel eğitim olarak önereceğim bir eğitim.
Zira bu eğitime katıldığınızda önce kendinizle tanışıyorsunuz, cevapların değil soruların peşine düşüyorsunuz, farklı bir bakış açısı ile kendinize her yeni deneyiminizde yaşamsal olgunluk katıyorsunuz ve bu kendimiz için iyi bir şey. Fakat sonrasında bu disipline erdiğinizde yakın çevrenizde eşiniz, çocuğunuz ve her kimse var ise, o bambaşkalık halini onlara da katıyorsunuz. Siz bir hare’siniz, katmer katmer dağılıyorsunuz sanki bir suyun içinde. Bu çerçevede diyebilirim ki; Koçluk eğitimi, bence “İnsan Olma Sanatı” ve yeryüzünde ben insanım diyen her canlı bu eğitimi almalı. Bu yüzden bana kazandırdığınız her bir yetkinlik, beceri ve olgunluk için ben hepinize sonsuz teşekkürler ederim.
Sevgiyle kalın.
Dinçel LAÇİN.
Eğitmen – Profesyonel Koç